KUMKALE LANDING

Discussions on the final era of the Ottoman Empire, from the Young Turk Revolution of 1908 until the Treaty of Lausanne in 1923.
Post Reply
Tosun Saral
Member
Posts: 4079
Joined: 02 Nov 2005, 20:32
Location: Ankara/Turkey
Contact:

KUMKALE LANDING

#1

Post by Tosun Saral » 17 Apr 2019, 21:46

My recent article published on Düşünce ve Tarih Aylık Tarih Dergisi ( Ideas and History Magazine April, 2019, Number 55, p.4-12
Only in turkish. :)

Hazırlayan: İsmail Tosun Saral
Düşünce ve Tarih Aylık Tarih Dergisi, Nisan 2019, Sayı: 55, s.4-12

KUMKALE MUHAREBESİ VE 39’NCU ALAY

Çanakkale Muharebeleri, deniz ve kara muharebeleri olarak bir bütün halinde en geniş bir hayalin bile kavrayamayacağı büyük, çok büyük bir kıyamettir. Türk Ordusu, Çanakkale’de 1915 yılının başından itibaren, bir yıl boyunca dünyanın en dehşetli savaş filoları tarafından desteklenen Avrupa’nın en güçlü iki ordusuyla çarpıştı, yalnız başına bu büyük, çok büyük kıyamete aylarca göğüs verdi. Yılmadı. Sonunda müstevli düşmanı denize döktü.
Çanakkale’de bir değil; yer yer, bölge bölge, bir çok kanlı muharebeler oldu. Bu muharebelerin birisi de pek bilinmeyen Kum Kale muharebesidir. Bu muharebe için Şumnulu bir Bando Yedek Teğmeni “Kumkale” adlı bir marş bestelenmiş ve uzun yıllar çalınmıştır. Ne var ki son yıllarda bu marş da unutulmuştur. Kum Kale Muharebesi konusunda yazı yazan birçok yazar ve akademisyen bu subayımızın adını “İbrahim Mehmet Ali” ,” İbrahim Ethem” veya “İbrahim Muammer” olarak vermekte ve bestekârın her üç adı da kullandığını yazmaktadırlar. Soyadı konunu çıktıktan hayli yıl sonra 1936 da Eskişehir’de vefat ettiği de yazılan bu kahramanımızın soyadının araştırılıp bulunmaması da ayrı bir üzüntüdür.
Kum Kale Çanakkale Boğazının Anadolu yakasında, Truva Millî Parkı içerisinde, Çanakkale’ye 27 Km. ve Truva antik kentine 1.5 Km. uzaklıkta, Boğaz’ın Ege Denizine çıkış noktasında, ‘’Batakova’’ olarak anılan bir bölgedir. Boğazın Ege Denizi’ne çıkış ağzı yâni methal bölgesi, Avrupa tarafında Seddülbahir ve Ertuğrul, Asya tarafında da Kumkale ve Orhaniye Tabyaları tarafından korunuyordu. Bu tahkimat muhtemel düşmanı oyalamak ve baskınlara mani olmak için yapılmış bir ileri mevzi mahiyetin de idi. Bu tabyalarda 15-28 cm çapında aralarında Mantelli topların da bulunduğu 19 çeşitli top bulunuyordu. Tabyalar 1914 seferberliği esnasında altı havan ve dört Mantelli top ile takviye edildiler. Kumkale ile Yenişehir köyü arasında ki Orhaniye Tabyası’nda iki adet modern 15lik top vardı.
Kumkale Muharebesi’ni anlatmadan önce 24 Nisan 1915 den önceki günlerde cereyan eden olayları kısaca hatırlayalım:
Düşman planına göre Methal tahkimatını tahrip için altı muharebe gemisi tahsis olunmuştu. Türk istihkâmları önce Türk toplarının menzili dışından bombardıman edilecek, yeterli hasar yaptıkları anlaşıldıktan sonra donanma orta mesafeye sokularak bütün toplarını kullanacak ve sonunda 4000 metreden Türk istihkâmları tamamen tahrip edilecekti. Bu plana göre 19 Şubat 1915 günü saat 08:00’de Bozcaada’dan hareket eden İngiliz ve Fransız donanması Teke Burnu ile Merkep Adası arasında pruva nizamında Boğaz’a doğru ilerlemeye başladı. Bombardıman saat 09:50’de başladı. Bu hareketi gören Orhaniye Bataryası İmroz açıklarında bulunan bir düşman muhribine karşı ilk mermiyi attı ve onu hasara uğrattı. Bunun üzerine iki Fransız zırhlısı Bozcaada ve Yenişehir arasında mevki alarak Kumkale’yi ve Orhaniye’yi yan ateşine aldılar. Diğer düşman muharebe gemileri de bordo topları ile Ertuğrul ve Seddülbahir istihkâmlarının üzerine ateş açtılar. Aynı zamanda bir zırhlı da Gelibolu Yarımadasında bulunan Kabatepe sırtlarını bombardıman etti. Zırhlılar Orhaniye ve Ertuğrul Bataryalarının menzili içine girmiyorlar, maksatları uzak mesafeden bataryaları susturmak oluyordu. Saat 13:20 de ateşi kestiler. Saat 14:20 de tekrar ateşe başladılar. Daha yakına sokuldular. Orhaniye ve Ertuğrul Bataryaları şiddetli ateş açtı. 17:30 da düşman ateş keserek uzaklaştı. Dört saatlik bombardımanda her iki istihkâma da bir şey olmamıştı. İngiliz donanmasına ait HMS Infexible muharebe gemisinin kıç direği kırılmış, irili ufaklı bir çok gemi de isabetler almışlardı. O gün 4 şehit ve 11 yaralı verdik. Tabyalardaki tahribat da önemsizdi. Cephanelerin civardaki sığınaklara dağıtılmış olması ve bombardıman esnasında da efradın sığınaklara girmesi zayiatın az olmasına neden olmuştur.
Dalgalı bir denizde uzaktan yapılan ateşlerin o derece etkili olmadığı anlaşıldığından 25 Şubat 1915 günü İngilizler kıyıya daha fazla sokularak her topa tam isabet yapmak gayesini takip etmişlerdir. Saat 09:45 de düşman on iki parça büyük, yirmi dört parça küçük gemiden oluşan bir filo ile taarruza başladı. 19 Şubat’taki gibi mevki olarak, ateşe başladılar. İki gemi Kumkale’ye, iki gemi karşı kıyıda Seddülbahir’e bir gemi Ertuğrul Bataryasına, iki gemi de Orhaniye Bataryasına yüklendiler. Düşman bütün kudretiyle her şeyi tahrip etti. Saat 17:50 de düşman ateşini kesti. Bu çatışmada 3 şehit ve 19 yaralı verilmiştir.
26 Şubat 1915 saat 07: 35 de dünkü bombardıman sanki kâfi gelmemiş gibi Kumkale, Seddülbahir, Ertuğrul ve Orhaniye Bataryalarının bulunduğu yerlere yağmur gibi mermilerini yağdırdılar.
27 Şubat 1915 günü öğleden sonra iki gemi Erenköy, Yenişehir ve güneydeki kıyıları bombardıman etti. Fakat yerleri belli olmayan obüslerimize etkili olamadı. İngilizler Kumkale’ye ilk defa asker çıkardılar. Orhaniye Tabyasına hasar verdiler. Bazı tahribat yaptıklarını bizim taraf da teyit etmektedir. Saat 16:00 da düşman donanması ve müfrezesi geri çekildi.
4 Mart 1915 Düşman saat 09:30 dan 18:30 a kadar yedi zırhlı, üç kruvazör ve bir çok torpito botlarla Seddülbahir ve Kumkale’yi bombardıman ederek, Kumkale’ye çıkardığı bir bölük piyadelerini himaye etti. Piyade kıtalarımızın savunma ve karşılığı ile Kumkale’ye çıkan düşman müfrezeleri atıldı. Kumkale’ye çıkan düşmanla, piyadelerimiz yakından temas ederek şiddetli ateşleri ile kaçmalarını önlediğinden, düşman, müfrezesini korumak için takviyeye mecbur olmuş ve piyade muharebesi şiddetlenerek düşmana büyük miktarda zayiat verdirilmişti. Bir çok savaş gemisinin her taraftan yağan şiddetli ve sürekli ateşleri altında düşmanı kemal-i şerefle tard’a muvaffak olan piyade kıtalarımızın göstermiş oldukları şeceat ve fedakârlık şayeste-i takdirdir. Harbiye Nezaretinin 4 Mart 1915 tarihli haberine göre Fransızlar karaya 400 asker çıkardılar, 80 ölü verdiler. Bizim kaybımız ise 6 şehit, 26 yaralı olarak tecelli etti.
Müttefik Avusturya Macaristan’ın 11 Nisan 1915 tarihli Wiener Bilder Dergisi kapağında karaya çıkan Fransız askerlerine karşı koyan Türklerin temsili bir resmini basarak haberi “ İtilaf Devletlerinin Küçük Asya’da ağır yenilgisi. 1800 kişilik bir Fransız-İngiliz birliği Küçük Asya topraklarına çıktı. Türklerin karşı hücumuyla tamamen yok edildiler.” şeklinde okurlarına duyurdu.
Faaliyetlerin arttığı görülünce Anadolu yakasını savunmak için 3’ncü ve 11’nci Tümenlerimiz Kumkale bölgesine yollandılar. Bu birliklerle Alman Weber Paşa komutasında 15’nci Kolordu kuruldu. Alman Kurmay Albay Nikolai Bey’in emri altındaki 3’ncü Piyade Tümenine bağlı 31’nci Alay’a Piyade Yarbay İsmail Hakkı Bey (Tuğbay Koray), 32’nci Alay’a Piyade Yarbay Hasan Basri Bey (Albay Somel) ve 39’ncu Alay’a da Piyade Yarbayı Hüseyin Nurettin Bey komuta ediliyorlardı.
39’ncu Alay komutanı Piyade Yarbayı Hüseyin Nurettin Bey (Tümgeneral Özsu (1879-1937) (1313 P. 256) görünüşte ufak tefek bir insandı. Fakat, onun sözlerine, onun tavır ve hareketlerine dikkat edilince, içinde komuta ettiği askerleri, her bakımdan ileri götürecek, başarılı kılacak, olumlu, pratik ve dinamik bir faaliyetin olduğu hemen görülüyordu. O askerlerinden Türk milletine şeref verecek iyi, dürüst hizmetler feragat ve kahramanlıklar bekleyen büyük bir vatanseverdi.
Büyük Savaşın başında 39’ncu Alay’ın karargâhı İstanbul’da Beylerbeyi’ndeydi. 31’nci ve 32’nci Alaylar sırasıyla Çanakkale’ye gönderildikten sonra, 39’ncu Alay ‘da 20 Mart 1915 günü şafakla beraber Beylerbeyi’nden Çanakkale’ye hareket etti. Alay akşama doğru Haydarpaşa’da Kızılırmak Vapuruna yüklendi ve sabaha karşı karanlık içinde Çanakkale’ye vardı.
O zamanlar Çanakkale sahilden yamaçlara doğru yayılmış bir şehir idi. Bütün siviller şehri terk etmişlerdi. Vapurdan çıkan askerler, önceden hazırlanmış evlere takım takım yerleştirildiler. Alay 21 Mart 1915 gününü Çanakkale de evlerin içinde geçirdi. Ertesi gün karavana borularıyla birlikte temiz yağda pişirilmiş, içinde lop lop etler bulunan nefis bir fasulye yemeğini, arkasından da, şekeri bol irmik helvasını çalakaşık yiyen mevcutları 300 ile 350 kişi arasında olan on iki bölük asker, birbiri ardınca Erenköy’e doğru hareket etti. Yolda kısa bir mola verildi ve askerin dinlenmesi sağlandı. Alay, sabaha karşı Çanakkale Boğazı’nın Anadolu kıyısında, en son noktayı teşkil eden ve Boğaz sularıyla Akdeniz (Ege) sularının kucaklaştığı yerde Kumkale gerilerindeki Çıplak Köyüne girip yerleşti.
12 Nisan 1915 günü saat 06:30da Fransız Amirali Émile Paul Aimable Guépratte üçüncü defa karaya çıkış emrini verdi. Gerekli çıkarma sandallarının hazır olmaması nedeniyle ancak saat 10:00 da 11 sandal dolusu asker karaya çıkarılabildi. Çıkan düşman üzerine askerlerimiz etkili tüfek ve makinalı tüfek ateşi açtılar. Bu arada sandallardan bir adedi tam isabet alarak içindeki askerlerle battı. Karaya ilk çıkan Fransız 6’ncı Mürettep Koloni Alayı’nın 10’ncu Bölük komutanı Yüzbaşı Brisson oldu. Yarı beline kadar ulaşan suya atlayarak karaya çıktı. Onu Senegalli askerler takip ettiler. Karaya çıkan 11’nci Bölük saat 11:00 sularında Kumkale köyüne girdi. Saat 12:00 de 1’nci, 2’nci ve 8’nci Bölükler Orhaniye’ye doğru ilerlediler. Saat 14: 30 da ilk Fransız topçuları da karaya ayak bastılar. Saat 17:00 sularında Menderes deresi ve sahil boyunca bütün Fransız Tugayı karaya yerleşmişti. Keşif görevi yapan bir uçak onlara güneyden kuvvetli bir Türk birliğinin yaklaştığını bildirdi.
13 Nisan 1915 günü Fransızlar güçlü donanma toplarının koruyucu atışları sayesinde hâlâ sahilde tutunuyorlardı. Saat 16:00 da İtilaf Devletleri komutanı General Hamilton görevin başarıldığını ve sona ermesi gerektiğini bildirdi. Saat 20:00 ye doğru karanlık ve sisten faydalanan Fransızlar askerlerini tahliye ettiler.
Düşmanın asker çıkarması ihtimaline binaen 39’ncu Alay 23 Nisan 1915 günü güneş batarken ileride bulunan Kumkale’ye doğru hareket emrini aldı. Gece yarısına doğru bütün alay, üç taburun birer bölüğü geride, ihtiyatta kalmak üzere, Kumkale’nin solundaki Orhaniye istihkâmları ile Yenişehir Köyü’nden daha sola doğru kıyıyı tuttu. Denize, kıyı sularının en ufak hışırtılarını işitecek kadar yakın bulunuyordu.
25 Nisan 1915 günü saat 04:00 de hareket eden Fransız muharebe gemileri Jauréguiberry ve Henri IV, Fransız zırhlısı Jeanne d’Arc ve Rus kruvazörü Askold saat 05:00 de Kabatepe, Arıburnu, Seddülbahir, Kumkale mevkilerini bombardımana başladılar. Öyle bir bombardıman ki, etraf sarsılıyor, gürültü ve uğultudan etraf çınlıyordu. Sekiz zırhlı, altı destroyer, üç torpido ve birçok küçük, büyük gemilerle, Arıburnu’ndan Anadolu yakasındaki Yenişehir’e kadar saha bombalandı. Ardından Gelibolu yarımadasına çıkarma hareketi başladı.
Bu harekatla ilgili olarak Fransız askerlerini taşıyan 4 nakliye vapuru, 6 torpido ve bir muharebe gemisi korumasında Kumkale karşısına geldiler. 06:20 de 1’inci kademeyi teşkil eden 10’ncu ve 11’nci Senegal Bölükleri vapurlardan filikalara bindirildi. Ancak, akıntı nedeniyle çıkarma sandallarına askeri yükleme zorlukla yapılıyordu. Saat 07:20 Kumkale’ye çıkaracağı Fransız askerlerini top ateşi altında ilerletmek isteyen altı torpido ve bir Fransız zırhlısı methalden içeri girerek, Kumkale, Yenişehir’i yaktı, yıktı.
Akıntı nedeniyle ikinci kafile ancak saat 10:00 da sahile çıkabildiler. Fena şartlar altında devam eden Fransız çıkarması akşama kadar sürdü. Bu mıntıkada bulunan 3’ncü Türk Tümeni düşman kıyıya çıktıktan sonra bir gece taarruzu ile düşmanı denize dökecek şekilde tertibat almıştı. Kumkale’de bir bölük ve Yeniköy’de bir Taburumuz bulunuyordu. Saat 11:00 de kısa bir mukavemetten sonra Kumkale Fransızlar tarafından işgal olundu. Kumkale güneyinde toplanan 39’ncu Alay gece taarruzuna başladı. Karaya çıkan Fransızlara karşı Türkler süngü ile hücum ettiler. İyi sevk ve idare edilmeyen bu taarruz sonucunda ancak bir kısım askerler Kumkale köyüne girebildiler. Taarruz gece yarısı durdu. 31’nci Alay’dan bir Tabur takviye ile taarruz yenilendi. Kumkale’de sokak muharebeleri başladı. 25/26 Nisan 1915 gecesi sabaha kadar yaptığımız taarruzlar başarılı olamadı. 26 Nisan sabahı saat 05:00 de Fransızların Orhaniye yönünde solumuza yaptığı karşı taarruz durduruldu. Mukabil taarruza geçilerek tekrar Kumkale’ye girildi. Bu arada gün ağarıyordu. Fransız donanması da kıyı şeridini bombardıman etmeye başlamıştı. Ne var ki Kumkale köyü Türk ve Fransız askerleri birbirine karıştığı için köyü bombalayamıyordu. Saat 07:00 den itibaren Kumkale içindeki çatışma Türkler lehine gelişmeye başlamıştı. O sırada ilginç bir şey oldu. Müslüman Senegal asıllı Fransız askerler beyaz bayrak kaldırarak teslim olmak istediler. İki tarafın askerleri ayağa kalkıp grup grup birbirlerine karıştılar. Bir Fransız subayı Menderes köprüsünün yakınlarına kadar gelerek teslim olacağını ve kendisini teslim almak üzere yüksek rütbeli bir subayın gelmesini istedi. Köyün içinde ve mezarlıkta asker kalabalığı birikti. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Fransız subayın istediği nihayet anlaşılınca alay komutanına ve tümen komutanına borularla çağrı işareti çekildi. Ancak bir cevap alınamadı. Bir süre sonra her iki tarafın askerleri birbirlerinden ayrılarak yeniden köydeki mevzilerine girdiler ve birbirlerine ateş etmeye başladılar. Türk askerleri Senegallilerin elindeki birkaç köy evini basmış ve iki makineli tüfek ve bir de sahra topu ele geçirmişlerdi. Bu sırada durumun ciddiyetini fark eden General d’Amade de karaya çıkmış kendi birliklerini feda etme pahasına donanmasından köy üzerine şiddetli bir ateş açılmasını istedi. Düşman donanmasının ateşe başlamasıyla kıt’alarımız Kumkale’nin güneyine çekildiler.
Bu ilginç olayı Fransız 3’ncü Metropolitaine Tugayı komutanı Albay Ruef farklı bir şekilde anlatmaktadır:
“26 Nisan sabahı, garip bir olay yaşandı. Sabah 7.00’de Kumkale’deki mezarlıktan gelen 50-60 kadar Türk, beyaz bayraklar ve mendiller sallayarak öne çıktılar ve hatlarımıza alındılar. Bu Türkler silahlarını yere atarak teslim oldular ama onların peşinden gelen birkaç yüz kişi beyaz bayrak salladıkları halde silahlarını bırakmadılar, Türk subayları da ‘ateş kes’ diye bağırıyorlardı. Bu arada Türk ve Fransız askerleri birbirine karıştı ve Yüzbaşı. Roeckel, mezarlıktaki kıdemli Türk subayı ile görüşmek üzere öne doğru yürüdü. Roeckel’in etrafı sarıldı ve kendisini bir daha gören olmadı. Bunun üzerine General d’Amade top ve piyade atışına başlamamızı emretti. Cephede Fransızlar ve Türkler birbirine karışmış haldeydiler. Bu kargaşada bazı Türkler hatlarımıza ve işgal ettiğimiz evlere kadar girdiler ve iki makineli tüfeğimizi kaçırdılar. Öğle saatlerinde araziyi geri almayı başardık ama tüfekleri geri alamadık... Bu olay, bizi müthiş öfkelendirmişti. Ama, Albay Nogués ile ben ilk teslim olan grubun Rum ve Ermeni olduklarını görünce bunların samimiyetine inandık. Sonraki gruplar ise bizi kandırmak istemişlerdi. Bu yüzden ikinci grubun başındaki Türk subay ve askerlerin sekizi, ateşkes bayrağının kurallarını ihlal ettikleri gerekçesiyle savaş suçlusu olarak hemen oracıkta kurşuna dizildiler...”
General Hamilton Kumkale’deki Fransız birliklerinin takviye edilmesini istiyordu. Ne var ki Fransız komutanı çekilmek düşüncesindeydi. Bu nedenle Fransızlar 26/27 Nisan 1915 de çekildiler. Düşmanın çekildiği ancak, 27 Nisan sabahı anlaşıldı. Bu muharebe de Fransızlar 778 asker kaybettiler, bizden 500 esir aldıklarını Uluslararası Kızıl Haç Örgütüne bildirdiler. Bu beyana göre esirleri 169 adedi 39’ncu Alay’ın 1’nci ve 2’nci taburlarına mensup efrattı.
Kumkale çıkarması göstermelik bir çıkarmaydı. Maksat Gelibolu Yarımadasına yapılacak İngiliz ve Fransız birliklerinden oluşan büyük çıkarmanın örtülmesi ve Osmanlı Türk birliklerinin ve sahil toplarının meşgul edilmesi idi.
Nitekim 28 Nisan 1915 günü saat 12:45’de bir Fransız, bir İngiliz olmak üzere iki zırhlı Erenköy (İntepe) ve Kumkale civarını yeniden top ateşine tuttular. Buradaki bataryalarımızı susturmak istiyorlardı. Çünkü bu bataryalar Gelibolu Yarımadasına çıkan düşman piyadesini ateşine alıyorlardı. Sonunda düşman piyadesi, Kumkale’den tamamen atıldı. Artık Kumkale tekrar bizim elimize geçmişti.
Bu muharebe ile ilgili olarak müttefik Avusturya’nın Arbeiter Zeitung gazetesi şunları yazdı:
“24 Nisan 1915 günü sabahleyin şafak sökerken, Türk devriye kolları Kumkale’de çok sayıda geminin yaklaşmakta olduğunu gözlemlediler. Kısa bir süre sonra, beş savaş gemisi kıyılara ateş açtılar. Birkaç saat süren bombardımandan sonra, açık arazideki zayıf Türk savunmasının engelleyemediği bir çıkarma gerçekleşti. Fransızlar Yenişehir’e kadar ilerlediler. Yenişehir’de de şiddetli bir muharebe oldu ki, Türklerin giderek geri çekilmesiyle sonuçlandı. Gün boyunca daha başka çıkarma hareketleri de görüldü; öyle ki, akşama doğru yaklaşık 3000 Fransız askeri Anadolu topraklarında bulunuyordu.”
Büyük Savaş sırasında Türk cephelerinde görev yapmış olan Emekli Yarbay Rudolf Kiszling 3 Haziran 1927 günü Avusturya Danzers Ordu Gazetesinde “Çanakkale Kara Muharebeleri” ile ilgili olarak yazdığı makalesinde Kannengiesser Paşa’ya atfederek “Kumkale’ye 17.000 Fransız askeri çıktı. Türklerin şiddetli karşı koyması nedeniyle üç gün sonra gemilerine binip çekilmek zorunda kaldılar” diye yazarak karaya çıkan Fransızların askeri gücünü belirtmiştir”.
Müşir Liman von Sanders Paşa’nın emir subayı olan Carl Mühlmann’nın değerlendirmesi:
“Fransızlara karşı 3’ncü Tümen harekete geçti. Ama gündüz çok bir şey başaramadı. Çünkü düşman, filosunun ateşi ile destekleniyordu. Savaş gemilerinden kıyının her dilimi rahatlıkla görülebiliyor, tümenin her hareketi acımasız bir ateşin etkisinde kalıyordu. 3’ncü Tümen ancak karanlık bastıktan sonra taarruza geçebildi. Kanlı çarpışmalardan sonra Fransızlar Yenişehir’den püskürtüldü. Ne var ki 26 Nisan sabahı gemi toplarının doğrudan ateşi içinde bulunan bu yerde kalmak mümkün değildi ve geri çekildi. “
Von Sanders “Yarbay Nikolai emrinde bulunan 3’ncü Tümen; dört günlük değişken, kararsız şiddetli muharebeden sonra Kumkale civarında karaya çıkan ve Yenişehir’e kadar ilerlemiş olan Fransız birliklerini –müstemleke askeriyle 175’nci Piyade Alayı- ağır zayiatla gemilerine geri püskürtmüş ve bu suretle Anadolu yakasını tamamen düşmandan temizlemişti” derken, “Gelibolu’nun Müdafaası” konusunda bir kurmay tezi hazırlayan Kurmay Yarbay George S. Patton Jr. 1936 da “Çıkarma için belirlenmiş Fransız birlikleri bir Beyaz askerlerden müteşekkil Koloni Taburu ile iki Senegal Taburundan ibaret 6’ıncı Mürettep Koloni Alayı idi. Bu Alay bir makineli tüfek bölüğü ve 75 mm’lik Fransız sahra topu bataryası ile bir istihkâm Bölüğü ile takviye edilmişti. Çıkarmanın tek amacı 4-5 bin yarda uzaklıkta bulunan V Kumsalının seyyar Türk topları ile dövülmesini önlemekti. Bu nedenle Kumkale ile Yenişehir arasındaki bölgeye çıkarma yapıldı. Bu muharebede Fransızlar 758, Türkler 2.300 asker kaybettiler. Görevi biten Fransızlar 27 Nisan 1915 günü erken saatlerde çekildiler.” diye yazıyordu. 8 Mayıs 1915 tarihli Deutsches Nordmährerblatt Gazetesi ise karaya çıkan Albay Roué komutasındaki Fransız Mürettep Alayının numarasını 60 olarak vermektedir.

Pattton’un bu bilgiyi hiç şüphesiz Büyük Britanya Başbakanı Mr Asquith’in 8 Mayıs 1915 Çarşamba günü Avam kamarası toplantısında itilaf devletlerinin Çanakkale Boğazı'ndaki operasyonları hakkında yaptığı açıklamadan almış olduğu anlaşılıyor. “ 3 yere çıkılması kararlaştırıldı. Helles, Seddülbahir ile Kabatepe ve Kumkale. Asya kıyısına çıkış gerekliydi ve Avrupa kıyılarına yapılacak çıkışa engel olabilecek düşman bataryaları böylelikle susturulabilecekleri. 25 Nisan sabahı Fransızlar Kumkale’ye çıktılar Yenişehir’e doğru ilerlemeye başladılar.”
Asquith bu çıkarmanın gerekli olduğunu söylerken 5’nci Ordu Komutanı Müşir Liman von Sanders Paşa ise bu çıkarmanın bir gösteriş çıkarması olduğunu kabul ediyor ve ekliyor: ”Bu başarı genel duruma göre büyük öneme sahipti. Birincisi Müstahkem Mevkii çok önemli bir yerden gelecek tehlikeden kurtuluyordu. İkincisi 11’nci Tümen muharebelerin en can alıcı kısmı olan Gelibolu Yarımadası’nın güney kısmına artık sevk olunabilecekti. Bu Tümen Seddülbahir tarafında kullanıldı.”
Piyade Yedek Teğmen Gücüyener’e göre ise “Kumkale’de iki yüz kadar düşman askeri esir alınmış, dört yüz kadar telefat verdirilmiştir.” Çekilen Fransızlardan ayrıca 3 makineli tüfek de ele geçti.
Sonuç olarak İngilizlerin Kumkale’ye Fransız askeri çıkararak Türk tümenlerinin birkaçını meşgul etmeleri ve Gelibolu yarımadasına çıkarma yapan askerlerine karşı kıyıdan ateş açılmasını önlemek için Türk seyyar bataryalarını 3-4 gün süreyle meşgul etmesi İngiliz menfaatlerine göre başarılı sayılabilir. Ne var ki bu çıkarma Fransızlar için oldukça acı olmuştur. Nitekim 8.4.1916 tarihli “L'Ouevre" adlı Fransız gazetesi “Eğer Entente Devletleri Hollanda’ya çıkarma yaparak Almanlara saldıracaklarsa en az bir milyon asker ve yeterli mühimmat ile bir çok malzeme lâzım. Kumkale ve Seddülbahir’de düştüğümüz zor duruma tekrar düşebiliriz.” diye yazarak ilgilileri uyarmıştır.
Kumkale’de verdiğimiz kayıplar çelişkilidir. 45 subay, 1690 er. Emekli Süvari Albay Şerif Günalp ise verdiğimiz şehit ve yaralı mevcudumuzun 1500 geçtiğini yazar. Bunlardan 500 ağır yaralıdır.
Esir Bir Fransız Onbaşının Anlattıkları:
25 Nisan 1915 sabahı İtilaf güçleri Gelibolu yarımadasına yapacakları asıl çıkartmayı sağlama almak için Anadolu kıyısındaki Kumkale’ye yanıltıcı bir çıkarma yaptılar. Fransız Birliklerince yapılan bu çıkarmanın amacı Anadolu yakasındaki üç Osmanlı Tümenini bağlamak, Gelibolu Yarımadasındaki asıl muharebelere katılmasını önlemekti. Bu muharebede esir alınan Fransız Onbaşı Emyl 2 Mayıs 1915 günü İstanbul’daki sorgusunda şunları anlatıyor:
“Bize Türk askerinin geniş şalvarlar, yeşil tüller, mavi püsküllü kırmızı fesler giydiği söylendi. Bu nedenle
karaya çıktığımızda gerçek Türk askerini görünce büyük şaşkınlık yaşadık. Onlar araziyi hayranlık uyandıracak şekilde iyi kullandılar. Savaş gemilerimizin top mermileri Türk siperleri üzerine patladığında, siperlerdeki bütün Türk askerlerinin öldürüldüğünü düşündük. Ama bu düşüncemiz uzun sürmedi. Onları, toz duman ortasında, keklikler gibi etrafta dolaşırken gördük. Böylece ateşin tam ortasına düştüler. Savaş gemilerinin koruma menzilinde olduğumuzdan, geri çekilmemizin yan kanattan gelen Türkler tarafından önleneceğini hiç düşünmemiştik. Ancak, tam ilerlemek isterken, sizin askerlerinizle burun buruna geldik. Toz duman ve topçu ateşi altında ilerliyorlardı. Yan taraftan gelen Türklere karşı koymak istediğimizde, diğer yandan başka Türk askerlerinin süngü takmış olarak bize doğru geldiklerini gördük. Esir düşmemizin nedeni subaylarımızın bize söylediği Türk askerlerinin kolayca kandırılarak avlanabileceği tarzındaki sözleri olmuştur. Türkler hiç ateş etmeden tüfeklerine takılı sivri süngü ile adım adım yaklaştıkça, subaylarımız bizleri “cesur olun! mermileri yok!” diye bağırarak bilgilendirdiler. İşte böylece yakın mesafeden ölümcül bir ateşe maruz kaldık. Büyük kayıplar veren sol kanadımız zorlukla geriye mavnalara doğru kaçabildi. Karaya ilk çıkan bizim birliğimizin yarısı telef oldu. Alaca karanlıkta karaya çıktığımızda kıyıya baştankara etmiş bir mavnada bulunan yüksek rütbeli bir subayımızın
“Beş saatlik çatışmada yaklaşık 6000 ölü verdik. Tugayımız tamamen eridi. Yeni askerler göndereceklerine orada burada yatan yaralıları almak için mavnalar gönderseler daha iyi olur.” diye biraz ilerideki bir başka subaya seslendiğini duyduk. Subayın bu sözleri taburumuzun moralini bozdu. Ölülerin cesetlerini ve yaralıları geçip ilerlerken korku içinde ilerde bizi bekleyen kötü akıbetle yüz yüze geldik.
Fransız son olarak esir alındığından üzüntü duyduğunu, Ama, böyle kahraman bir orduya teslim olduğu düşüncesiyle kendisini rahatlattığını açıkladı. Üniformasının bir parçası yırtılmıştı, kendisini süngülemek isteyen Türk askeri, onun ellerini kaldırıp teslim olduğunu görünce, süngüsünü saplamayarak geri çektiğini söyledi. “Sizi tanımayan vatandaşlarıma bana uygulanan asil davranışı bir kanıt olarak anlatacağım” diye ifadesine son verdi.
Düşman donanması Boğazı geçmek için aylarca uğraştı. Zırhlıları kıyı istihkâmlarımıza, binlerce, binlerce ve binlerce top mermisi attı. Gene de istihkâmlarımızı susturamadı ve Boğazı geçemedi. Düşmanın en güvendiği büyük harp gemilerinden beş altı tanesinin enkazı 5 Mart (18 Mart 1915) den beri boğaz sularının dibinde yatıyor. Bu başarı müttefikimiz Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun taht şehri Viyana’da da yankı buldu. Günlük gazeteler ve haftalık dergiler zaferimizi okurlarına duyurdular. Haftalık “Das Interessante Blatt” adlı derginin konumuzla ilgili olarak yayımladığı bazı haberleri sunuyorum. Dergi ayrıca Wiener Bilder adlı bir dergiyi de okuyucularına ek olarak vermekteydi. 1882 yılında yayın hayatına atılan dergi 6 Eylül 1939 da yayın hayatını sonlandırmış ve “Wiener Illustrierte” adı ile çıkmaya başlamıştır.
Dergi, 7.1.1915 tarihli sayısında Çanakkale Boğazının kuş bakışı bir haritasını basarak okurlarına boğaz önünde dev bir Fransız- İngiliz filosunun toplandığın bildirmekte ve elde edilen bilgilere göre boğazı zorlayarak içeri girmeyi düşündüklerini yazmaktadır.
4.2.1915 günkü nüshasında Amiral Souchon ve kurmayları. Soldan sağa Türk Kurmay Başkanı Deniz Kurmay Yarbay Enver Bey, Amirallik Birinci Kurmayı Deniz Kurmay Binbaşı Busse, Donanma Komutanı Koramiral Souchon, Amirallik II. kurmayı Binbaşı Büchsel, Yaver Deniz Üsteğmen Wischelhausen, Türk Yaver deniz Üsteğmen Hakkı Efendi’nin resimleri basmıştır.
Das Interessante Blatt Dergisi'nin eki Wiener Blatt 7.3.1915 tarihli sayısında kapak resmi olarak Çanakkale Boğazını topa tutan Birleşik Fransız ve İngiliz donanmasının başarısızlığını bildirerek zırhlılarının adlarını sıralamış: önde Gaulois, onun yanında Agamemnon ve Lord Nelson
Das Interessante Blatt 11.3.1915 tarihli nüshasında İngiliz ve Fransız donanmaların modern donatılmış Türk tabyalarına ateş açtığını, Çanakkale Boğazını topa tutan dev düşman armadasına kahramanca cevap veren Türk Bataryalarının temsili bir resmini yayınlıyor.
25.3.1915 tarihli Das Interessante Blatt dergisi 18 Mart Deniz zaferimizin hemen ardından "Türklerin Çanakkale Boğazı'ndaki deniz zaferi" başlığı altında temsili bir resim sunarak İngiliz ve Fransızların Bolayır kıyılarına bir çıkartma yaptıklarını ve geri püskürtüldüklerini duyuruyor.
Ordumuz, Anadolu yakasına yeni bir düşman çıkarmasını önlemek veya onları çıkarmadan vazgeçirmek için Yüzbaşı Manouschek komutasındaki Avusturya Macaristan ordusu 36 Numaralı 15’lik Skoda Obüs Bataryası’nı (K.u.K 15 cm- Haubitzebatterie Nr 36) Kumkale ve çevresine takviye olarak göndermeye karar verdi. Bu birlik 27 Haziran 1917 de, Bozcaada (Tenedos) karşısında, Anadolu kıyısında, Kumburnu’na intikal etti. Bu intikalin nedeni Bozcaada’yı top atışlarıyla taciz etmekti. 4 Temmuz 1917 günü Türk 10,5’luk obüs bataryalarıyla beraber açılan ateşten takriben iki saat sonra iki İngiliz torpidobotu gelerek karşı ateşe başladı. Taraflar arasında bir süre topçu düellosu devam ettiyse de İngiliz torpidoları çekilmek zorunda kaldılar. Ertesi gün HMS Juno krüvazörü bir monitörle gelerek mevzilerimizi top ateşine tuttu. Karşılıklı topçu düellosu 8 Temmuz’a kadar sürdü. Bu arada Bozcaada’daki telsiz istasyonu top atışları sonucunda tahrip edildi. Manouschek’in Bataryası 1918 yılı içinde de hiç bir şey yapmadan bulunduğu yerde kaldı.

Kaynakça: Sources:
Muallim Şükrü Fuat Güçüyener, Çanakkale Kumkale Muharebesi, Özel Basım 1932
Muallim Kurmay Albay Fahri Belen, Harb Akademisi 1934-1935 Tedrisatından Çanakkale Savaşı’ndan Alınan Dersler, Yayına Hazırlayan: Tuncay Yılmazer, Yeditepe İstanbul 200*, s.8
Belen a.g.e.s.15
Streffleur's Militärblatt, 14.3.1815,s.14
Güverte Albay Şakir Tunççapa “Çanakkale Muharebesi Hatıralarım” Yayına hazırlayan Metin Martı, Arma Yayınları, İstanbul, 2005,s.94
Illustrierte Geschichte des Weltkrieges 1914/15. Zweiter Band. (Zweiter Band) s.242 göre karaya çıkanlar İngilizler.
Lavanttaler Bote 10.3.1915 s,2
Wiener Bilder, 11.4.1915
Askeri tarihçi Emekli Tank Kurmay Albay Dr. İsmet Görgülü bu komutanımızın soyadını “Özsu” olarak vermekte ve tümgeneral rütbesi ile ordudan emekli olduğunu yazmaktadır.
Muallim Gücüyener a.g.e.
Muallim Şükrü Fuat Güçüyener, Birinci Dünya Savaşı’nda Tanıdığım Kahramanlar, Özel baskı, 1947.
Streffleur’s Militaerblatt, 8.4.1916, s.11
A.g.e. Gücüyener
Belen, s.44
Arbeiterwille, 1.5.1915, s..4
Yetkin İsçen, Kumkale’deki Türk Birlikleri Arasındaki Koordinasyon Bozukluğu Yarımadadaki Savunmayı da Etkilemişti. Fransızlar Giderken 500 Esir Götürdü, Çanakkale muharebeleri konusunda yayınlanmış en ciddi bir dergi olan Çanakkale 1915, sayı: 12, s.20
Yetkin İşcen, Çanakkale 1915, Sayı 12
21 Haziran 1915 günü Kerevizdere muharebesinde ağır bir şekilde yaralandı.
A.g.e. Tunççapa
Arbeiter Zeitung, 10.5.1915, s.2 25
Danzers Armee-Zeitung, 3.6.1927,s.3 Schlacht aus Gallipoli. Von Oberstleutnant a. D. Rudolf Kiszling.

Carl Mühlman, Çanakkale Savaşı, Bir Alman Subayın notları, Tercüme eden: Sedat Umran Timaş Yayınları, İstanbul 2004 s.86
İkinci Dünya Savaşının muzaffer Amerikalı komutanı
Lt.Col. General Staff G.S. Patton, Jr. “The Defence of Gallipoli, A General Staff Study” Headquarters, Hawaian Department, Fort Shafter, T.H. 31. Ağustos 1936, p.33 ( İkinci Dünya savaşının muzaffer Komutanı General Patton)
Arbeiterwille, 10.5.1915, s.2
Liman von Sanders “Türkiyede 5 Sene” Yayına Hazırlıyan Muzaffer Albayrak, Yeditepe Yayınevi, İstanbul,2006, s.92
Teplitz-Schönauer Anzeiger, 29.4.1915, s.6
Lagerzeitung für Wagna,11.4.1916, s.4.
Salzburger Chronik für Stadt und Land, 5.5.1915, s.2, Erzählungen eines französischen Korporals. Fransız Onbaşının hikayesini bir Alman propagandası olduğu kanısına varıyorum.
tag

stevebecker
Member
Posts: 1468
Joined: 01 Jul 2006, 04:04
Location: Australia

Re: KUMKALE LANDING

#2

Post by stevebecker » 18 Apr 2019, 01:04

Tosun,

This appears to have a lot of French content, but little Ottoman content?

I did notice he mentions a Rudolf Kiesling, who served on the Turkish fronts during the Great War.

All my reports show the officer was a Hans Von Kisling or (Kiesling), later commander of the 54th Div on the Palestine front.

Unless there are two men by that name?

Cheers

S.B


Tosun Saral
Member
Posts: 4079
Joined: 02 Nov 2005, 20:32
Location: Ankara/Turkey
Contact:

Re: KUMKALE LANDING

#3

Post by Tosun Saral » 18 Apr 2019, 11:13

Dear Steve, I mentioned the facts in my article not only from french but from turkish and austrian sources. Even I took a few words from General Patton of WW2. Rudolf Kiszling is another person. He wrote in Danzers Armee-Zeitung, 3.6.1927,s.3 " Schlacht aus Gallipoli". Von Oberstleutnant a. D. Rudolf Kiszling. Turkish WW1 history is a puzzle you need a needle to dig a hole. cheers. :)

Tosun Saral
Member
Posts: 4079
Joined: 02 Nov 2005, 20:32
Location: Ankara/Turkey
Contact:

Re: KUMKALE LANDING

#4

Post by Tosun Saral » 18 Apr 2019, 11:57

Kıszling was an austrian not german. He might be hungarian origine because of his familiname Kiszling. germanic austrians dont have "sz" in their alphabet. sz is "s". in hungarian language. eg. Hungarians write Kiszling and read it as Kisling. For examble hungarians write "Kiss" and read it as Kisch.:)

stevebecker
Member
Posts: 1468
Joined: 01 Jul 2006, 04:04
Location: Australia

Re: KUMKALE LANDING

#5

Post by stevebecker » 18 Apr 2019, 15:39

Tosun,

Thank you yes i see my mistake.

The Germans

Bruno Edler von Kiesling a Bavarian

Hans von Kisling (Kiesling)

S.B

Post Reply

Return to “The end of the Ottoman Empire 1908-1923”