The First Portreit Of Mustafa Kemal Bey

Discussions on the final era of the Ottoman Empire, from the Young Turk Revolution of 1908 until the Treaty of Lausanne in 1923.
Post Reply
Tosun Saral
Member
Posts: 4085
Joined: 02 Nov 2005, 20:32
Location: Ankara/Turkey
Contact:

The First Portreit Of Mustafa Kemal Bey

#1

Post by Tosun Saral » 16 Nov 2019, 15:32

My recent article published on Düşünce ve Tarih, Nov. 2019 Nr 62 tells the reader how the first portrait of Col. Mustafa Kemal Bey commander of Ari Burnu and Anafartalar(Suvla) Group was painted by austro hungarian army artist Capt. Wilmos Viktor Krausz.
In turkish
Hazırlayan: İsmail Tosun Saral
Düşünce ve Tarih Aylık Tarih Dergisi, Kasım 2019, sayı: 62,s.4-11
MUSTAFA KEMAL’İN YAPILAN İLK PORTRESİ

Birinci Büyük Savaşta Osmanlı Devleti, Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan müttefik olarak çeşitli cephelerde omuz omuza savaştılar, cefa çektiler, kan akıttılar. Bu büyük ve kanlı mücadelede genellikle Alman askerî misyonunun faaliyetleri Türk kamu oyunda daha ağırlıklı bilindiği için Avusturya-Macaristanlı silah arkadaşlarımızın cephelerimizdeki faaliyetlerini nedense hatırlamayız ve bilmeyiz. Bulgaristan ile olan ittifakımız ise hiç bilinmez ve konu edilmez.
Buna karşılık Avusturya-Macaristan kamu oyu Çanakkale Cephesine yollanan savaş muhabirlerinin yazıları ile muharebenin gidişinden devamlı bilgilenmiş, örneğin 1915 yılı gazetelerinde Arı Burnu 2308, Anafarta ise 123 defa haber olmuştur. Bu haberlerde “Mustafa Kemal “ adı ise sadece bir haberde ve üç gazetede yer almıştır.
„İngilizlerin Arı Burnu’nda yapmağa çalıştıkları bir yarma harekatı önlendi. İstanbul’dan 18 Mayıs günü bildiriliyor. 5’nci Ordu Genel karargahı raporu: İngilizlerin Arı Burnu hattına yaptığı başarısız yarma harekatı hakkında haber: 16 Tabur Avusturalyalı ve yeni Zelandalı yoğun topçu bombardımanından sonra çaresizce Türk hatlarına saldırdılar. Yapılan süngü hücumu ile düşman taarruzu geri atıldı. Mustafa Kemal Bey komutasındaki Türk piyadesi mükemmel bir şekilde temayüz etti. İtilaf askerleri çok büyük kayıplar verdiler. Kaçamayan üç taburdan fazla askeri süngülendi. Müşir Liman v. Sanders Paşa muharebenin gidişatından memnun olduğunu söyledi. Emrindeki askerleri “oldukça görkemli” olarak nitelendirdi. “Düşmanın şimdiye kadar gerçek bir başarısından hiçbir şekilde söz edilemez” dedi. Amsterdam kaynaklı bir habere göre Arı Burnu Muhaberesinde İngilizler 1340 subay, 16.187 er kaybettiler.”
1916 yılı gazetelerinde ise Mustafa Kemal iki haber de yer almış görülüyor. Neue Freie Presse Sofya Muhabiri 13 Ağustos’ta telgrafla „Kafkas Ordusu Komutanı Mustafa Kemal Paşa” başlığı altında bildiriyor:
“Bitlis ve Muş’ta Ruslara karşı başarı elde eden Türk Ordusu çok enerjik general Mustafa Kemal Paşa tarafından komuta ediliyor. Bu komutan Bulgaristan’da bir zamanlar askerî Ateşe olarak görev yapmıştı. Bu gün hâlâ Bulgaristan’da herkes tarafından çok iyi olarak hatırlanıyor.“
Aynı gazete “Tutrakan Zaferi ile Dobruça’nın Kurtarılması, Bulgarlar ve Türklerin Silah arkadaşlığı, Bulgar milletvekili Dimitri Atschkow ile Mülakaat” başlıklı olarak yayınladığı başka bir haberde Mustafa Kemal’den bahsediyor:
“Birkaç günden beri Viyana’da bulunan tanınmış Makedonyalı Bulgar siyasetçi Dimitri Atschkow muhabirlerimizden birine Tuna kıyılarındaki Bulgar zaferinden ve Dobruça’daki muharebelerden bahsetti.
Tutrakan Zaferi kendimize güveni arttırdı ve bütün Bulgarların gönlünü moral ile doldurdu. Berlin’deki son ziyaretimde ve şimdi Viyana’da Bulgarlar ve müttefikleri arasında ne kadar büyük ve kaya gibi sağlam bir silah arkadaşlığın mevcut olduğunu yeniden gördüm ve ikna oldum. Tutrakan’da hain Romenlere karşı kazandığımız sadece bütün Bulgaristan’da kutlanmıyor, şanlı müttefiklerimiz nezdinde de candan yankılanıyor. Dobruça’da Bulgar Birliklerinin büyük başarısı Bulgarlar tarafından sevinçle karşılanırken Makedonya’nın da kurtarılması aynı mutluluğu sağladı. Biz Bulgarlar, ister Kuzey Bulgarları olalım ister Trakyalı, Makedonyalı veya Dobruçalı olalım hep millî birlik için çabalıyoruz. Bu gün müttefiklerimizin yardımı sayesinde bu millî Birlik idealimiz gerçekleşti. Millî Birlik düşüncemiz Bulgaristan’nın her köşesinde müttefiklerimizle omuz omuza kahramanca savaşan ordumuzun erleri ve subayları arasında da büyük taraftar buluyor. Bu müşterek muharebelerden ve zaferlerden geleceğin daha iyi olacağını gösteren için güçlü bir teminat doğuyor. Çünkü bu gün gayet iyi biliyoruz ki bizlerin menfaatleri ve özlemleri aynıdır. Dimitri Atschkow’a Türklerin de katıldığı yeni muharebeler hakkında görüşü sorulduğunda şunları söyledi: “Bulgarlar ve Türkler ortak bir tehlike ve ortak bir düşman tarafından tehdit ediliyorlar. Bugün Bulgaristan ve Türkiye arasında hiçbir itilaf yoktur. Aynı menfaatlerimiz vardır. Türkiye’nin şu anda mükemmel yöneticileri var. Türk ulusal kahramanı Enver Paşa demir gibi iradesiyle, bitmez tükenmez enerjisiyle Türk Ordusunu yeniden düzenledi. Mükemmel duruma getirdi. Makedon kökenli Mustafa Kemal, Çanakkale savunmasında sivrildikten sonra genç yaşta generalliğe yükseldi ve 16’ncı Kolordu komutanı oldu. Askerlik yeteneği sayesinde Diyarbakır cephesine büyük Rus saldırılarını durdurdu, Türk silahlarına şan kazanırdı. Enver Paşa doğru adamları bulma konusundaki yeteneği sayesinde kahraman Türk Ordusuna genç fakat muktedir komutanlar atadı. Bu gençler bu gün Dobruca’da muhteşem asker kardeşlerimiz olarak bulunuyorlar. Talat Bey ki ona Türk Stambulow’u diyebiliriz, Türkiye’nin yeniden teşkilatlanmasında başarıyla Enver Paşa’ya destek olmuştur. Bu gün Bulgaristan şanlı müttefikleri Almanya, Avusturya-Macaristan ve Türkiye’nin desteği ile ulusal birliği için mücadele ediyor. Dobruca’da zaferden zafere koşan Bulgar ordusu 1913 de Bulgarların kahraman evlatları ulusal dava uğruna talihsiz Madedonya’da çarpışırken Romanya’nın neden olduğu niteliksiz davranışı hâlâ unutmadı. Romen askerler bizim zaferimizin meyvelerini çaldılar. Bugün her Bulgar vatan için gereken en âdil şeyi ve Ulusal Fikri gerçekleştirmek için kanını son damlasına kadar akıtmaya hazır olduğunu biliyor. Bu bilinç onun azmini çok arttırıyor. Bulgaristan, Romanya gibi sahtekârların, utanç verici eşkıyaların ülkesini döverek cezalandırmak için yanıp tutuşmaktadır.” Makedonya Komitesi Yönetim Kurulu üyesi olan Dimitri Atschkow Başbakan Stambulow’un iktidar partisinin çok tanınmış bir şahsiyetidir. Kısa bir süre önce Makedonya cephesinde kazanılan Krivolak Muharebesinde İngilizler ve Fransızlara karşı çarpışmış ve kahramanlık madalyası ile ödüllendirilmiştir. Bay Atschkow Balkan Harbi’ne de katılmıştır. Türk Bulgar yakınlaşması için çok çalışmıştır.“
Görülüyor ki Mustafa Kemal (Atatürk) henüz tanınmamakta ve “Anafartalar Kahramanı” olarak adı yeni yeni duyulmaktadır.
Müttefikleri ile Türkiye arasında büyük bir engel olduğundan Almanlar Sırbistan’ı ortadan kaldırmaya ve Balkan yolunu açmaya karar verdiler. 6 Eylül 1915’te Bulgaristan’la bir askeri ittifak yaparak Alman General Mackenzen komutasındaki birer Alman ve Avusturya-Macaristan ordusu ile hedeflerine ulaştılar. Sırbistan yolunun açılmasıyla 1915 Kasım ayında nihayet çoktan beri beklenilen Alman askerî malzemesi Gelibolu Yarımadasını savunan 5’nci Orduya ulaştı. Almanlarla birlikte Avusturya Macaristan Ordusu da iki topçu bataryası göndererek yardıma geldi. İşte o günlerde İstanbul’a Yüzbaşı Wilmos Viktor Krausz veya Almanca deyişle Wilhelm Viktor Krauss adında Macar asıllı bir Avusturya-Macaristan ordu ressamı geldi. Görevi önemli Türk ve müttefik asker ve sivil şahsiyetlerin portrelerini yapmaktı. Krausz’un Türkiye’ye hangi tarihte geldiği tam olarak bilinmemekle beraber Kilitbayır'ı resmeden bir tabloda tarih 25.IX.1915 olarak işaretlendiğinden Sırbistan yolunun açılmasıyla 1915 yılı Eylül ayı başında geldiği tahmin edilmektedir. Nitekim aynı günlerde biri havan diğeri obüs olmak üzere iki Avusturya Macaristan topçu bataryası da muharebelerin sürdüğü Çanakkale Cephesi’ne takviye olarak gelmişler, düşmanın başına çok işler açmışlardı.
Yüzbaşı Krausz’u sivil hayatta tanıyanlar onun tıpa tıp portreler yaptığını, zevkli ve teknik olarak sofistike bir portre ressamı olduğunu, bu ilginç görev için doğru adamın seçildiğini bilirler. Böyle mükemmel bir değer kolay kolay bulunmaz demektedirler.
Wilhelm Viktor Krausz bugün Slovakya’ya ait eski Macar toprağı Neutra’da 1878 yılında doğdu. Musevî olan ailesi o henüz bir yaşında iken Viyana’ya göçtü. İlk ve orta tahsilinden sonra resme meraklı olduğu için Viyana Akademisi’nde Franz Rumpler yanında resim eğitimi aldı. Sonra Paris’e geçerek Jules-Joseph Lefebvre ve Tony Robert-Fleury’nin öğrencisi oldu. Münih Akademisinde Heinrich von Zügel’e çalıştı. Resim eğitimini İngiltere, Hollanda, İspanya ve İsviçre gibi ülkelerde de sürdürdü. Birinci Dünya Savaşı sırasında Avusturya Macaristan Askerî Basın Ajansına (k.u.k. Pressequartier) savaş ressamı olarak katılmayı çok arzu etmesine rağmen bu arzusu ancak 22 Kasım 1917 de gerçekleşti. Rütbesi 18.2.1915 günü teğmenlikten üsteğmenliğe yükseltildi. K.u.k Yüzbaşısı rütbesi ile önce Bulgaristan Çarı Ferdinant’ın portresini yaptı Sonra Türkiye’ye geçti. Yarattığı güzel eserler nedeniyle Kayser Karl, Krausz’a 5.4.1918 günü profösör ünvanı verdi. 1933 yılından itibaren Avusturya’da Alman NAZİ partisi etkinliği artıyordu. Krausz da Musevî Sanat Evi üyesi olduğundan 1938 de Künslerhaus ressamları arasından çıkarıldı. Hayatını korumak için ABD‘ne göç etti. Uzun yıllar New York’da yaşadı. İkinci Dünya Savaşından sonra sık sık yurdu Avusturya’ya gezmeğe geliyordu. Bu gelişlerinin birinde Viyana yakınlarında bulunan bir kaplıca şehri olan Baden’de 29 Nisan 1959 günü vefat etti.
İstanbul’a gelen Krausz başta Sultan Mehmet Reşat olmak üzere bir çok asker ve sivil şahsiyetin portrelerini yaptı. Bu koleksiyon içinde kenarında “„Commandant de la Groupe des Anafartas" yazan Mustafa Kemal’in bir portresi de bulunmaktadır. Mustafa Kemal'in portresinde tarihleme 19.10.1915'dir. Ayrıca portre üzerinde eski harflerle Mustafa Kemal imzası vardır. Mustafa Kemal 10 Aralık 1915 de Anafartalar Grubu Komutanlığı görevinden istifa etmişse de bu istifa, 5’nci Ordu Komutanı Müşir Liman von Sanders Paşa tarafından kabul edilmemiş, bu nedenle Mustafa Kemal izinli olarak İstanbul’a dönmüştür.
Portre de Mustafa Kemal masmavi gözleri, sarı kaş ve bıyığı, başında toprak rengine çalan açık yeşil kalabakı ile derin düşünceler içinde uzaklara bakan uçuk pembe soluk ve zayıf yüzlü bir asker olarak yansıtılmıştır. Bu döneminde gerçekten Mustafa Kemal gerek hastalık nöbetlerinden gerekse muharebenin acımasız şiddetinden ötürü asker evlatlarının yoğun kaybından duyduğu üzüntüden halsiz, uykusuz, dalgın ve yorgundur. Krausz Mustafa Kemal’in ruh ve fiziksel halini teknik olarak mükemmel resmetmiştir. Bu soluk benizli yanakları zayıflıktan çökmüş, yorgun amma kararlı bakışlarla ileriye bakan, düşünceli, mavi gözlü sarışın adam bir çok Osmanlının 300 yıldır yapamadıklarını 10 yılda yaptı ve Türk milletinin asırlardan beri üstünü örten ölü toprağını temizledi ve Türk Milletini yeniden hayata döndürdü
Yıllar sonra Mustafa Kemal adı artık sık sık duyulur olmuştur. Büyük savaşta İstanbul Asker hastanelerinde gönüllü hasta bakıcılık yapan Alman gazeteci bayan Thea von Puttkamer şöhret olmaya başlayan Mustafa Kemal hakkında gazetesinde “Mustafa Kemal ile Karşılaşmalar” başlıklı bir makale yayınladı, Krausz’un Mustafa Kemal’in portresini yorumlayan ilk ve son kişi oldu.
“Her ne kadar bir Cassandra yâni kötü olayları önceden haber veren kimse veya kâhin olmasam da bir keresinde bir adamla ilk karşılaştığımda, onun etrafını etkileyen çok güçlü bir kişilik olduğunu hemen fark ettim. Aslında sadece resmini görmüştüm. 1915 yılı Sonbaharında o zamanlar İstanbul’da yaşayan bütün tanınmış şahsiyetleri resmeden çizimler arasında pek göze çarpmayan ve Albay Mustafa Kemal’i tasvir eden bir portre çizimi gördüm. O zamana kadar onun 1915 yılı Ağustos ayında İngilizlerin saldırdığı Anafartalar’da ki kahramanlığını hiç duymamıştım. Sahra yeşili üniforması içinde şahin veya kartal bakışlı olmayan amma, uzaklara bakan bu solgun ve zayıf yüzlü Portreyi görünce dilim tutuldu. Kendi kendime “ işte” dedim “irade ve hırs.. belki gem vurulamaz ve bencil, belki çok yetenekli, belki de yüksek sosyetenin mutluluğuna hizmete hazır” Bu ve buna benzer hisler Çanakkale Cephesinde çarpışmış Almanlar tarafından daha sonra dile getirilmiştir. Alman askerler silah arkadaşlarını övmekte pek cömert olmamışlardır. Ne var ki bu Türk hakkında çok övgüler yağdırmışlardır. O, yeteneksiz komutanı (Liman Paşa) tarafından Türkler aleyhine yaratılan kötü duruma bizzat el koyarak vaziyeti kurtarmayı başarmıştır. Resmin arka planında resmedilmemiş şöyle bir fon var: Gelibolu Yarımadasının doğu yamaçları belli belirsiz görülüyor. Liman Paşa’nın ordusunun arkasında doğru Anzaclar ve Kanadalılar tepelere tırmanıyorlar. Türk ileri postaları gelenler üzerine üşüşüyorlar. Takviye için gönderilen bir jandarma taburu tamamen yok ediliyor. Genel karargahın emrini dinlemeyen tabur komutanı “Allah’ın dediği olur” diyerek ölüme gidiyor. O sırada ihtiyatta bulunan bir binbaşı (kaymakam olacak) Anadolu tarafından alelacele yarımadaya getirilen birlikleri kendi insiyatifi ile ileri sürüyor, düşmana ateş açtırıyor, dayanıyor ve sonuçta hücum ediyor. Bir kurşun ona isabet ediyor. Cep saatini parçalıyor. Kısmet. Anadolu askeri böyle büyük ve kendisine yakın, kahraman Türk subayına itaat ederler.”
1931 yılında gazeteci Dora Münch, Krausz‘la bir mülakat yapar. Mustafa Kemal Paşa henüz Atatürk olmamıştır. Ne var ki Yeni Türkiye’nin Kurucusu ve Reisicumhur olarak bütün dünya tarafından tanınmaktadır. Böyle olduğu halde ne bayan Dora Münch „Anafartalar Kahramanı“ portresinin nasıl yapıldığını sormamış, ne de Krausz portrenin yapılması hususunda ayrıntılı bilgi vermemiştir. Mülakat şöyledir.
„Nasıl oldu da Savaş sırasında Doğuya gittiniz? soruma üstat kendine has sevecen ve rahat bir şekilde
„Harb başladığında dinlenmek için Brioni’de bulunuyordum. Derhal askere alındım. Seferberliğin ilk gününde ihtiyat teğmeni olarak Przemysl’e yollandım. Przemyśl kalesinin
Muhasaraya alındığı gün Genel karargahla birlikte Bratislava‘ya (Pressburg) geldim. Uzun çabalardan sonra savaş ressamı olarak Türkiye’ye gönderilmeyi başardım.
O zamanki Viyana Büyükelçisi Hilmi Paşa’dan Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya yazılmış bir tavsiye mektubu aldım. Romanya üzerinden İstanbul’a gittim ve sefirimiz Markgraf Pallavicini’ye geldiğimi bildirdim. Bana burada ne yapmak istediğimi sorduğunda, Dünya Savaşı sırasında Türkiye'deki en seçkin kişiliklerin portrelerini resmetmek için görevlendirildiğimi söyledim. Büyükelçi Pallavicini düzgün Viyana şivesi ile „ En iyisi mi hemen yurda geri dönünüz. Siz ne zannediyorsunuz? Önemli kişiliklerin sizin karşınızda oturacak zamanları mı var? Hele Sultan sizi asla kabul etmez.“ dedi. Fırçayı ve paleti kafasına geçirmemek için kendimi zor tuttum. Avusturya sefaretinden çıkıp İstanbul’daki Harbiye Nezareti’ne yöneldim. Enver Paşa’ya Hilmi Paşa’nın mektubunu takdim ettim. Hemen çok yakışıklı ve çok güzel bir adam olan Enver tarafından kabul edildim ve ertesi gün sabah saat 07’de beni tüm elçiliklerin yazlıklarının bulunduğu Boğaziçi'ndeki güzel evine davet etti. İki seanstan sonra, Enver portresini inceledi, eleştirel bir yorum yapmadan: “Majesteleri Sultan'ın da resmini yapmalısınız!” dedi. „Majeste Sultanın huzuruna nasıl çıkılır bilmiyorum“ diye yanıtladım. Bunun üzerine Enver telefona gitti, kısa bir Türkçe konuşmadan sonra bana dönerek Majesteleri Sultan V. Mehmet Reşat’ın yarın saat 11.00 de portresini yapmam için beni saraya beklediğini söyledi. O andan itibaren, portre seansı için tüm kişilere ulaşabildim, bana doğrudan müracaat ederek resimlerini yapmamı istendiler ve hepsini canlandırdım. Bunlar arasında bir anlamda deyiş yerinde ise Müslümanların “Papa”sı sayılan ve en yüksek dinî kişi olan Şeyhülislam Hayri Efendi de vardı.
Üstad sonra bana “Türkiye Dosyası”nı gösterdi. Dosyada atölyesini duvarlarını süsleyen Türkiye ile ilgili resimlerin eskizleri vardı. Bunlar Sultan V. Mehmet Reşat’ın, Şeyhülislam Hayri Efendi’nin, Bolşeviklerle yapılan çatışmada ölen güzel ve yakışıklı Enver Paşa’nın, Mısırlı Prens Sait Halim Paşa’nın Alman General Usedom’un, Fritz v. Bronsart’ın, General Pomiankowski’nin, Goltz Paşa’n ve diğer şahsiyetlerin eskizleri idi. Bunlar arasında o zamanlar Anafartalar Grup Komutanı olan Mustafa Kemal’in eskizi de vardı“.
Yukarıda takdim ettiğim anıdan yola çıkarak Krausz’un sadece Enver Paşa’nın, Sultan Mehmet Reşat‘ın ve Şeyhülislam Hayri Efendi’nin partrelerini bizzat görerek yaptığı, Çanakkale Cephesi’ne gitmediği, gerek Çanakkale manzaralarını, gerekse cephe komutanlarının portrelerini fotograflara bakarak çizdiği anlaşılıyor. Örneğin Mısırlı Prens Said Halim Paşa ile Müşir Liman von Sanders Paşa ve yaveri resimlerini gösterebilirim. Bu resimlere bakınca bir fotodan resmedildiği hemen anlaşılıyor. Zaten Ruşen Eşref Ünaydın'ın söylediği iddia edilen bir bilgiye göre bu Avusturyalı ressam Atatürk'ün fizik görünümünü çok ilginç bulmuş, kendisinden izin alarak körüklü fotograf makinesiyle fotoğrafını çekmiş ve Atatürk’ün yapılan ilk portresini çizmiş. O günlerde Avusturya Macaristan Ordusu 36 numaralı 15’lik Obüs Bataryası Kösten adasını geri almak için İzmir‘e gitmeye hazırlanıyordu. Çanakkale Cephesinde büyük başarı kazanmış, muharebenin başarı ile sonuçlanmasında büyük katkısı olmuştu. İzmir’e sevk için 8 Nisan 1916 günü İstanbul’da Kerkyra Vapuruna yüklendi. Batarya 17 Nisan 1916 günü İzmir‘de mevziye girdi. Krausz bu batarya ile ilgili üç resim yaptı. Bu resimleri İzmir‘e gidip mi çizdiği hususunda elimizde bilgi yok.
Neue Freie Presse, 29.12.1916, s.1,2,3 gazetesinde meşhur Emil Ludwig “türkische Köpfe” adlı uzun yazısında Kreusz’un portrelerinin Viyana’da sergilendiğini uzun uzun anlatıyor ve hatta Esad Paşa’nın portresinden bahsederken onu ziyaret ettiğimden bu yana değişmemiş gördüm diye yazıyor, portresi çizilen bütün Türk asker ve sivil adamlardan bahsederken Mustafa Kemal’den bahsetmiyor.
Krausz’un resmettiği önemli şahsiyetlerin portreleri 5 Nisan 1916 günü Topkapı Sarayı yakınlarındaki Güzel Sanatlar Mektebi’nde, 28.12.1916 günü de Viyana Sanat Evi’nde „Dünya Savaşında Türkiye „ adı ile sergilendi. Resimlerin orijinalleri bugün Viyana’da Ordu Müzesinde (Heeresmuseum) bulunmaktadır.
Kaynakca
Reichspost, 20.5.1915 s.6, Deutsches Volksblatt, 21.5.1915, s.6, Das interessante Blatt 27.5.1915 s.23, Mühlviertler Nachrichten – 29.5.1915,s. 2
Neue Freie Presse, 14.8.1916 ,s.6, Mustafa Kemal Pascha Kommandant der Kaukasusarmee
Neue Freie Presse 9.9.1916,s.2, Die Befreiung der Dobrudscha durch den Sieg bei Tutrakan

Neues Wiener Tagblatt (Tages-Ausgabe, 29.12.1916,s.32
Deutsche Allgemeine Zeitung, Sept. 27, 1922, "Begegnungen mit Mustafa Kemal"

Neues Wiener Journal, 4.2.1931,s.7,Wilhelm Viktor Krausz erzaehlt, Wie es kam, dass er Kaiser Karl und Kaiserin Zita porträtierte. Von Dora Münch.
Adriya denizi’nde Hırvatistana ait bir adalar grubu. Brijuni,
Przemyśl, Premissel Güney Doğo pPolonya’da bir şehir. Galiçya diye bilinir. Büyük savaşta Avusturya-Macaristan toprağı olup Ruslar karşısında şehrin savunması için ço120000 kişi kaybettiler Kuşatma 16 Eylül 1914 de başladı

„Was glaub'n S' denn, die führenden Persönlichkeiten Ham Zeit, Ihner zu sitzen? Der Sultan läßt sich nicht mal'n, was denk'n S' denn?"
Ürgüplü Mustafa Hayri Efendi (Trablusgarb, 1867-Ürgüp, 7.8.1922) 1914-1916 yılları arasında şeyhülislamlık yaptı. Cihat fetvasını verdi.
Fremden-Blatt , 7.4.1916, s. 10
Resmî adı Mekteb-i Sanâyi-i Nefîse-i Şâhâne olmakla birlikte daha çok Sanâyi-i Nefîse Mekteb-i Âlîsi diye anılan bu okulda resim, heykel, mimarlık ve hakkâklık olmak üzere dört sanat dalında öğretim yapılacaktı. Hamdi Bey okulun müdürlüğüne tayin edildi ve ölümüne kadar müze ile okulun idaresini bir arada yürüttü. Mektebin ilk binası İstanbul Arkeoloji Müzeleri karşısında bulunan, günümüzde Eski Şark Eserleri Müzesi ve idare kısmı olarak kullanılan yapıdır. 1882’de başlanıp on ay içinde tamamlanan okul binası Ticaret Nâzırı Subhi Paşa ile bazı devlet erkânı tarafından 3 Mart 1883’te resmen açıldı. Okulun adı 1927 de Sanâyi-i Nefîse Akademisi’ne çevrildi .
Neues Wiener Tagblatt (Tages-Ausgabe, 29.12.1916,s.32
Fremden-Blatt , 7.4.1916, s. 10
Attachments
20191115_151700.jpg

stevebecker
Member
Posts: 1470
Joined: 01 Jul 2006, 04:04
Location: Australia

Re: The First Portreit Of Mustafa Kemal Bey

#2

Post by stevebecker » 16 Nov 2019, 23:51

Tosun,

He was lucky to be transfered from the Przemyśl area when he was.

S.B


Tosun Saral
Member
Posts: 4085
Joined: 02 Nov 2005, 20:32
Location: Ankara/Turkey
Contact:

Re: The First Portreit Of Mustafa Kemal Bey

#3

Post by Tosun Saral » 17 Nov 2019, 11:11

Yes you are right . Przemyśl area was graveyard for mostly hungarians.

Post Reply

Return to “The end of the Ottoman Empire 1908-1923”